18.4.12

tuzlu su

Uzun zamandır ağlamıyordum. Dün gece sesini reddedene kadar. Kendimi hiç bu kadar yalnız ve kurtulmuş hissetmemiştim. Ağlarken de, seni elimin tersiyle iterken de. 

Yalnız başına ağlamak nasıl bir keyiftir, bilemezsin. Kafanda sadece tek bir şey vardır. Müzik bile yoktur ortamda, değil bir arkadaş. Sadece ağlarsın, ağlarsın, ağlarsın... Ağlarken nasıl göründüğünü düşünürsün. Ya da filmerde de böyleydi, gerçekte de böyleymiş, evet, dersin. Bazen gözünden akan yaşları yarıştırırsın, önce soldaki düşecek filan diye. Ağlamayı kessen bile niye hâlâ burnun akar diye düşünürsün. Sonra ne kadar saçma şeyler düşündüğünü fark eder, kafandaki asıl şeye ağlarsın yeniden. 

Bu kısır döngü böyle gider. Acının can yakışı ne kadar çoksa, o kadar "sustuktan sonra şiddetle tekrar gelen ağlama krizi" geçirirsin. Öyle işte..

Bazen yorgun düşerdim ağlamaktan. Yüzümü akıttığım yastıklarda uyuyakalırdım, ertesi sabah temizlenmek umuduyla. Ama hiçbir ertesi sabah huzur bulamadım. Çünkü ağlarken aklımdan geçirdiğim, aklımdan geçirdikçe beni ağlatan şeyleri, ağlarken senin karşına geçip söylemek istedim. Ama asla söyleyemedim. 

Dedim ya, uzun zamandır hiç böyle ağlamamıştım. Omuzlarım kontrolsüz, çaresiz, aciz sarsılırken karşımda durup bana bak istemedim. Bunu diğerlerinden farklı kılan da bu sanırım. Sana söyleyecek tek bir lafım yok. Üzülüyorum.

Sonra kızıyorum kendime. İnsanlar seni hâlâ sevip sevmediğimi sorduklarında, onlara hiç düşünmeden hayır diyemiyorum, evet de diyemediğim gibi. Sanırım artık seni sevmeyi gururuma yediremiyorum. Ama bu seni sevmediğim anlamına gelmiyor. Sanırım.

Sana olan sevgimi hep en gösterişli cümlelerle anlatmaya çalıştım. Zannediyorum ki bu yüzden beni anlamadın. Kalbinin merkezi olan adama gurur yaptığını, ağlamamak adına kendini tuttuğu için boğazının acımasından anlayan bir kızın, kendini anlamasını bekleyemezsin. Bir an için beni anlamaya çalışmadan sevseydin, aramıza giren şey sadece 6 saatlik bir otoyol olurdu hep. Başka bir kadın değil..

Bir insanın bir insana ahı tutuyorsa eğer, ahım hep üzerinde olsun. Geceleri terlettiğimiz çarşaflarıma dolanmış yanımda yatarken, aklından başkasının teni geçtiyse eğer, hiç mutlu olma. 

" Affet beni akşamüstü, öğleden sonra affet. Ne zaman istersen."

Ben seni asla affetmeyeceğim.

Bunları yüzüne karşı, boğazım çok acıyarak söylemek isterdim. Ama işte.. Biliyorum, asla söylemeyeceğim.