16.3.12

Ketum sancıları anlama klavuzu

Uzun zamandır hiçbir şey hissedememenin ağdalı, yapış yapış, vıcık vıcık kıvamını duyabiliyorum her hücremde. Her bir hücre çeperimin içinde çalkalanıp duruyor. Boş midedeki sınırını zorlamış alkol gibi kendini dışarı kusmak istiyor. Ama yapamıyor. Çünkü o kahrolasıca tenime ellerin dokunmuyor. O olmayan dokunuşlar cerehatli yaralara dönüşüyor.

Bu dünyayı seninle mi yoksa sensiz mi istediğime emin değilim. Seni her kendime çektiğimde itmek, her ittiğimde tekrar çekmek istiyorum. Sonra oturup bu dengesizliğimi sineye çekiyorum. Tanıştırayım: kendimi oldurmaya zorladığım karlar kraliçesi. Bir gün gelip beni o buzların içinden çözüp çıkaracaksın. Ve ben o gün geldiğinde yine hiçbir şeyi bilmiyor olacağım. O günün gelmesinden çok korkuyorum.

Seninle konuşmadığımı söylersem yalan söylerim. Sen her gün benimle konuşuyorsun. Duymuyor musun?

Sana hiç şarkı yazmadım ama seni sevmek uğruna çektiğim acılardan hiç pişman olmadım.
Bu hastalıklı sevgiden bile mutlu olunacak küçük paylar çıkartıyorum kendime. Kendime seni hak ettiğimi söyleyip duruyorum, seni kazanmak için hiç bir şey yapamıyorken elim kolum bağlı. Bu beni bir ölüden farksız kılıyor. Yine de hala sigarayı bırakmaya çalışıyorum. Sana yaranıyorum. Sana yaratılıyorum.

İçime doğru kilitliyorum kendimi. Dilim sen dedikçe bir kilit daha vuruyorum üstüme.
Seni özlüyorum.
Çok özlüyorum.
Kahretsin..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder